SUÇLUYU KAZIYINIZ ALTINDAN İNSAN ÇIKAR…
“Bir Ceza Avukatının Anıları”nı ilk kez üç yıl önce
okumuşum. O zamanlar henüz genç bir hukuk talebesi idim ve oldukça
etkilenmiştim. Bugün her ne kadar hukuka dair doğrudan bir meşguliyetim olmasa
da, birkaç hafta önce tekrar okuma fırsatı buldum.
Öncelikle kitapta yer verilen hikâyelerin ne kadar kısa kısa
olsa da, her birisinin arkasında büyük bir derinlik barındırdığını
söyleyebilirim. Bunu sanatla ilgilenenler de takdir etmiş olacaklar ki, hem
birkaç hikâyeyi Lütfi Ö. Akad filme çekmiş, hem de çeşitli hikâyeler tiyatro
oyunu haline getirilmiş.
Kitap, idam ile ilgili hikâyelerle başlıyor. Kendisi de idam
karşıtı olan ve hümanist doktrini savunan, bu yönde eserler de veren bir isim
Erem. Erem her şeye rağmen, “Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar.” (s.35)
diyerek, bugün de hukuk sistemlerinde egemen olan bireyi, insanı önceleyen bir
yaklaşım sergiliyor. “Cezaevinde intihar edenler arasında ömür boyu hapse
hükümlüler çoğunluktadır. Demek ki yaşamak, bazen ölümden daha ağır
gelebiliyor.” (s. 7) diyerek, “ Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm
cezasını cesaretle savunursunuz.”(s.8) diyerek bu tutumunu savunuyor.
Bir diğer savunduğu ilke ise masumiyet karinesi. Günümüzde
de her ne kadar tutuksuz yargılama esas olsa da, hâkimler adli kontrolden
ziyade tutuklu yargılama yolunu tercih edebiliyorlar. Ancak bu durum kişilerin,
hüküm giymeden toplumun gözünde mahkûm olmasına yol açıyor. Burada dengeyi iyi
sağlamak ve adli kontrol ile de mağdur yakınlarını da incitmeyen ilkeleri,
mekanizmaları geliştirmek elzem… Her ne kadar “Pardon” filmi örneğindeki gibi
bir tablo çok ender görülse de, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini olaylara
egemen kılmak ve suçluluğu kesin olmayan insanları toplum önüne tekrar çıkamayacak
duruma sokmamak gerekiyor. Bu sebeple Erem’in öne sürdüğü gibi "Adalet,
çözemeyeceği düğümü atmamalıdır." (s.15) ve “Adalet yanıldığını anlayınca
geri veremeyeceğini baştan almamalı. (s.32)”. Hele hele de bu özgürlük olunca…
İnsanları suça iten neden nedir peki? Suç sonucu
cezalandırılan aslında kimdir? Durkheim’den Foucault’ya birçok isim aslında suç
ve cezalandırma ile asıl hedefin suçlu değil de “toplum” olduğunu öne sürerler.
Foucault’un “Hapishanenin Doğuşu”nda yer verdiği, ayağı ve elleri dört ata
bağlanıp halen canı çıkmayan Damiens’e ilişkin işkence sahneleri, mahkûmun
canının çıkarma girişimleri ile hedef sadece suçlu mudur? Ya da dilimize
pelesenk olmuş “Taksim’de sallandıracaksın bunları gör bakalım kalıyor mu?”
sözleri ile hedef nedir? Hedefin toplum olduğunu söylersek, aslında insanı suça
itenin bireysel eğilimlerden ziyade toplumsal mekanizmalar olduğunu da kabul
etmemiz gerekir. Her ne kadar insan iradesi diye bir olgu varsa da,
insanoğlunun tamamen rasyonel hareket ettiğini ya da özgür karar verdiğini
iddia etmek mümkün değil. Hiçbirimiz büyüdüğümüz, yaşadığımız çevreden,
aldığımız eğitimden bağımsız değiliz. Hal böyle olunca ve de bugünkü
hapishanelerin doluluğu da göz önüne alınınca, çözüm insanları cezalandırmaktan
ya da cezaların caydırıcılığından öte “iyi bir toplum” inşa etmekten geçiyor. Yoksa teröristleri
öldürerek terörün bitmeyeceği gibi, suçluları öldürerek de suçu bitirmek mümkün
görünmüyor.
Kitaba dönecek olursak, kitapta hayat kadınlarından, kan
davalarına; cehaletten toplumsal baskı sonucu adam öldürmeye, çeşitli intihar
vakalarına dair birçok örnek bulmak mümkün. Bu yönüyle de okunmayı, tekrar
tekrar üzerine düşünmeyi, konuşmayı hak eden bir kitap…
Son olarak bugün hukuk sistemimiz idam cezasına veya Madde
438 gibi garabetlere sahip değil ancak adaleti sağlamanın ve toplumu
bütünleştirmenin yolu kurallardan ziyade kuralların doğru uygulamaktan geçiyor.
Erem’in dediği gibi, “Sokrat'ı ölüme mahkum eden hâkimlerden hiç biri bu güne
kadar yaşayabilmiş değildir. "Sanık Sokrat" hala kendini savunuyor.
(s.18)”…
Kitabın başında bahsettiğim filmlere ek olarak idam, ceza,
cezaevi gibi temalarda “Reis Bey”, “Madde 438”, “Karılar Koğuşu”… gibi az
bilinen filmleri önerebilirim. Kitaptan uyarlanan filmlerden birkaçı Youtube’da
mevcut. Linkini buraya bırakıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=zupFvb02IGU
(Emekli Başkan)
https://www.youtube.com/watch?v=uZEnwqO0kI8
(Çekiç ve Titreşim)
Bu vesileyle daha çok yazma adına açmış olduğum bloğumun ikinci yazısını da
paylaşmış oluyorum. Yorum ve katkılarınız için şimdiden teşekkürler…
Yorumlar
Yorum Gönder