AİLE HER ŞEY MİDİR?




Miras, Norveç Edebiyatı’ndan okuduğum üçüncü eser oldu. Per Petterson’un “At Çalmaya Gidiyoruz”unu okumuş ve beğenmiştim. Dag Solstad’ın “Lise Öğretmen’i Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı” kitabı ise her ne kadar bitirmesem de ilgimi çekmişti. Her iki kitaptaki olaylar Türkiye’den fersah fersah uzakta, son derece gelişmiş, kişi başı gelirde ilk sıralarda yer alan bir ülkede geçmekte ise de ilk kitapta anlatılan orman işçilikleri, baba-oğul ilişkisi -Torosların bir dağ köyünde büyüyen birisi olarak-bizim buralara benziyordu. İkinci kitapta yer alan öğretmenin anlattıkları ise, Türkiye’de solun tarihine ilgili olanların az çok bildiği ve benim de zevkle okuduğum Gün Zileli’nin anılarını andırıyordu. Miras kitabını da bu varsayımlardan yola çıkarak, bizim çevrede de sıkça bahsi geçen miras kavgası okuma saikiyle aldığımı söyleyebilirim.

Kitap beklediğimin ötesinde bir miras meselesine yer veriyor. Miras meselesi görünürde iki kulübeden kaynaklı görünse de, zahirde derin bir yarayı barındırıyor. Kitabın arka kapağında da “sır” olarak geçen bu mevzu, eserin anlatıcısının tam kabuk bağlamayan ve farklı dönemlerde kanayan yarası adeta. Çocuklukta başından geçen bu mesele, yaşı ilerleyince farkına varsa da, ailenin özellikle annenin kayıtsızlığı, ailesinden uzaklaşmasına yol açıyor. Kitabı okurken anne, baba ve kardeşler arasındaki fiziksel uzaklığın zamanla nasıl ruhsal olarak uzaklığa dönüştüğünü; psikolojik travmaları, kayıtsızlığı hissediyoruz.

Yazarın öz geçmişinde felsefe, edebiyat ve siyaset bilimi öğrenimi gördüğü bilgisi yer alsa da, psikoloji ile de bir yakınlığının olduğu muhakkak. Kitapta psikolojiden özellikle psikanaliz ve Freud’dan ziyadesiyle yararlanmış görünüyor. 

Çocuklukta takılı kalmadan kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmak, güzel anılar biriktirmeye çabalamak bu tarz travmaların üstesinden gelmek için önemli baş etme yolları anlaşılan. Biz de yazarın gösterdiği yoldan gidelim ve yazarınki kadar zorlu olmasa da eskiden kalma kırılmalarımızı, küskünlerimizi atlatmak için aile her şey değildir diyelim ve güzel anılarla örülü bir ev inşa edelim kendimize. “Hayatın hedefi ve anlamı acıları dengeleyecek bu türden pek çok anı biriktirmek olmalı, zor günlerde kaçabilecek böyle anlardan kurulu bir ev inşa etmeli insan kendine.” (s. 256)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar